Ali Fikri Yavuz: Kehf  Suresi 19. Ayet Meali

  • وَكَذَٰلِكَ
  • بَعَثْنَٰهُمْ
  • لِيَتَسَآءَلُوا۟
  • بَيْنَهُمْ
  • ۚ
  • قَالَ
  • قَآئِلٌ
  • مِّنْهُمْ
  • كَمْ
  • لَبِثْتُمْ
  • ۖ
  • قَالُوا۟
  • لَبِثْنَا
  • يَوْمًا
  • أَوْ
  • بَعْضَ
  • يَوْمٍ
  • ۚ
  • قَالُوا۟
  • رَبُّكُمْ
  • أَعْلَمُ
  • بِمَا
  • لَبِثْتُمْ
  • فَٱبْعَثُوٓا۟
  • أَحَدَكُم
  • بِوَرِقِكُمْ
  • هَٰذِهِۦٓ
  • إِلَى
  • ٱلْمَدِينَةِ
  • فَلْيَنظُرْ
  • أَيُّهَآ
  • أَزْكَىٰ
  • طَعَامًا
  • فَلْيَأْتِكُم
  • بِرِزْقٍ
  • مِّنْهُ
  • وَلْيَتَلَطَّفْ
  • وَلَا
  • يُشْعِرَنَّ
  • بِكُمْ
  • أَحَدًا
  • Ali Fikri Yavuz: Onları bir mûcize olarak uyuttuğumuz gibi, birbirlerine sorsunlar diye kendilerini (kudretimizle) uyandırdık da, içlerinden bir sözcü şöyle dedi: “- Ne kadar durup kaldınız?” (Cevaben): “- Bir gün yahud bir günün bir kısmı kadar eğleştik.” dediler. Bir kısmı da: “-Ne kadar durduğunuzu, Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz, birinizi, bu gümüş paranızla şehre (Tarsus’a) gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temizse ondan size bir rızık getirsin; hem çok kurnaz davransın da asla sizi hiç kimseye sezdirmesin” dediler.