Ali Fikri Yavuz: Bakara  Suresi 19. Ayet Meali

  • أَوْ
  • كَصَيِّبٍ
  • مِّنَ
  • ٱلسَّمَآءِ
  • فِيهِ
  • ظُلُمَٰتٌ
  • وَرَعْدٌ
  • وَبَرْقٌ
  • يَجْعَلُونَ
  • أَصَٰبِعَهُمْ
  • فِىٓ
  • ءَاذَانِهِم
  • مِّنَ
  • ٱلصَّوَٰعِقِ
  • حَذَرَ
  • ٱلْمَوْتِ
  • ۚ
  • وَٱللَّهُ
  • مُحِيطٌۢ
  • بِٱلْكَٰفِرِينَ
  • Ali Fikri Yavuz: Yahud onların hâli, gökten boşanan yağmura tutulmuşların hâli gibidir ki, o gökte (bulutlarda) yoğun karanlıklar var, bir gök gürültüsü, bir şimşek var. Yıldırımlardan ölüm korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar. Allah ilim ve kudreti ile kâfirleri kuşatandır. (Cenâb’ı Hak, Kur’an-ı Kerim karşısında bulunan kâfir ve münafıkların hâlini beyan etmek üzere, ikinci bir temsil yapmıştır. Böylece âyeti kerimede münâfıkların hâli, karanlık bir gecede gök gürültülü ve şimşekli bir yağmura tutulmuşların hâline benzetilmiştir. Şöyle ki: Yağmur, canlıların hayatına sebep olduğu gibi, Kur’an-ı Kerim de kalblerin hayatına sebeptir. Kur’an-ı Kerimde küfrün anılışı yoğun karanlıklar gibidir. Kur’an-ı Kerimde kâfirleri azâb ve cehennem ile korkutmalar, gök gürültüsü gibidir. Kur’an-ı Kerim’in apaçık hidâyet delilleri ile cenneti anış da şimşek ve yıldırımlar gibidir. İşte, öyle bir şiddetli gecede yağmura tutulmuş olanların hâli, yâni gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımlar karşısında olanların takındıkları tavır gibi, münafıklar da küfür anılışını, cehennem ve cennet zikrini, kendilerini hakka meylettirmesin diye işitmemek için, parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Onlarca bâtıl inançlarından hakka dönmek ölümdür. Halbuki Cenâb’ı Allah onları kudreti ile çevrelemiştir. Dışarı çıkıp kurtulamazlar.)